Hayatı ve Bilime Katkıları
Osmanlı reîsülküttâbı ve ıslahat yazarı.
Hâcegândan İsmâil Efendi’nin oğludur. İngiliz lakabıyla anılır. III. Selim devri yenilenme faaliyetleri (Nizâm-ı Cedîd) içinde önemli bir yer işgal eder ve daha ziyade bu dönemle ilgili eseriyle tanınır. Klasik eğitimini tamamladıktan sonra Tahvil Kalemi’nde çalışmaya başladı. Ardından Mektûbî-i Sadr-ı Âlî Kalemi’ne geçti (1793). Londra’da dâimî elçiliğin kurulması üzerine buraya ilk Osmanlı elçisi olarak gönderilen Yûsuf Âgâh Efendi’nin maiyetinde sırkâtipliğine tayin edildi (12 Ağustos 1793). Temmuz 1797 tarihine kadar Londra’da kaldı. Dönüşünde Haremeyn mukātaacılığı pâyesini aldı. Fransa’nın Mısır’a saldırmasıyla meydana gelen Osmanlı-İngiliz ve Rus ittifakı çerçevesinde Fransız kuvvetleri tarafından ele geçirilen Venedik denizinde bu cumhuriyete ait, Korfu başta olmak üzere çevredeki adaların zaptı harekâtına iştirak etmek ve Rus donanmasıyla irtibatı sağlamak için Donanma müsteşarı sıfatıyla Kaptanıderyâ Abdülkadir Paşa’nın yanına verildi; bu savaş esnasında Ruslar’la olan yazışma ve görüşmeleri üstlendi (Ekim 1798 - Haziran 1799). İstanbul’a dönünce rikâb-ı hümâyun beylikçisi oldu. İngilizler’in de yardımıyla Fransızlar’ın Mısır’dan çıkarılması amacıyla yola çıkan Sadrazam Yûsuf Ziyâeddin Paşa’nın maiyetinde el-Arîş’e gitti ve İngilizler’le olan görüşmeleri yürüttü. Dönüşünde, Mısır’da kalması gereken sadâret kethüdâsı Osman Efendi’ye vekâlet etti (1800). 1800 Ağustosunda reîsülküttâb oldu ve 1804 Ağustosuna kadar bu görevde kaldı. Aralık 1806 - Şubat 1807 arasında rûznâmçe-i evvel vekili olarak görev yaptı. Şubat 1807’de Karadeniz Boğazı, Anadolu ve Rumeli yöresindeki müstahkem mevkilerin inşaat işleriyle görevlendirildi. 17 Rebîülevvel 1222’de (25 Mayıs 1807) çıkan Kabakçı isyanı esnasında kaçarken Sarıyer’de öldürüldü. Terekesinin tesbiti neticesinde mal varlığının borçlarına yetmediğinin görülmüş olması o dönemin ricâli gibi şahsî zenginlik peşinde koşmadığını gösterir. Kabri Üsküdar’da Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı’ndadır.
Mahmud Râif çeşitli alanlarda bilgisini arttırmaya çalışmış, devletler hukuku, tarih, coğrafya, harita / plan çizimi ve siyaset ilmine özel ilgi duymuş, Avrupa’daki gelişmeleri takip etmiş, daha Londra’ya gitmeden önce Fransızca öğrenmiş,
vatanına faydalı hizmetlerde bulunma arzusunu şiddetle hissetmiş olarak III. Selim’in takdirini kazanmıştır. Mahmud Râif “vatan” kavramını çağdaş anlamda kullananların öncülerindendir. Donanma müsteşarı sıfatıyla bulunduğu Korfu ve küçük Vido adasının muhasarası esnasında plan ve haritalar çizerek İstanbul’a göndermiştir. Ayrıca başarılı bir reîsülküttâblık hizmeti vermiştir. Bu konumuyla ilgili olarak ele aldığı meseleler reform girişimlerinin ayrılmaz birer parçasını teşkil eder. Yabancı elçilerin suistimalleri neticesinde Osmanlı ticaretine ağır zararlar veren, yabancı devletlerin himayesinde faaliyet gösteren beratlı tüccarlar konusu ve Rusya’nın teşvikiyle Karadeniz’in diğer devletlerin ticaretine açılması için yapılan zorlamalar uğraştığı meselelerin başında gelir. Osmanlı tebaası olan tüccarların yurt dışındaki çıkarlarını gözetmek amacıyla Napoli, Marsilya, Cenova, Venedik, Mesina, Malta, Liverno gibi Akdeniz limanlarında konsolosluklar kurulmasını sağlamıştır. Karadeniz’in özellikle küçük Avrupa devletlerinin ticaretine açılmasına başarıyla karşı koymuştur. Bu konuda Hollanda elçisi Van Dadem ile, Hollanda’ya verilmiş olan 1612 tarihli ahidnâmenin yorumlanması hakkında yaptığı görüşmeler kendisinin reîsülküttâb sıfatıyla meseleleri ele alışındaki dirayet, üstün bilgi ve yüksek müzakereci özelliğini gözler önüne serer (Beydilli, TTK Belleten, LV/214 [1991], s. 722-727).
Hâcegândan İsmâil Efendi’nin oğludur. İngiliz lakabıyla anılır. III. Selim devri yenilenme faaliyetleri (Nizâm-ı Cedîd) içinde önemli bir yer işgal eder ve daha ziyade bu dönemle ilgili eseriyle tanınır. Klasik eğitimini tamamladıktan sonra Tahvil Kalemi’nde çalışmaya başladı. Ardından Mektûbî-i Sadr-ı Âlî Kalemi’ne geçti (1793). Londra’da dâimî elçiliğin kurulması üzerine buraya ilk Osmanlı elçisi olarak gönderilen Yûsuf Âgâh Efendi’nin maiyetinde sırkâtipliğine tayin edildi (12 Ağustos 1793). Temmuz 1797 tarihine kadar Londra’da kaldı. Dönüşünde Haremeyn mukātaacılığı pâyesini aldı. Fransa’nın Mısır’a saldırmasıyla meydana gelen Osmanlı-İngiliz ve Rus ittifakı çerçevesinde Fransız kuvvetleri tarafından ele geçirilen Venedik denizinde bu cumhuriyete ait, Korfu başta olmak üzere çevredeki adaların zaptı harekâtına iştirak etmek ve Rus donanmasıyla irtibatı sağlamak için Donanma müsteşarı sıfatıyla Kaptanıderyâ Abdülkadir Paşa’nın yanına verildi; bu savaş esnasında Ruslar’la olan yazışma ve görüşmeleri üstlendi (Ekim 1798 - Haziran 1799). İstanbul’a dönünce rikâb-ı hümâyun beylikçisi oldu. İngilizler’in de yardımıyla Fransızlar’ın Mısır’dan çıkarılması amacıyla yola çıkan Sadrazam Yûsuf Ziyâeddin Paşa’nın maiyetinde el-Arîş’e gitti ve İngilizler’le olan görüşmeleri yürüttü. Dönüşünde, Mısır’da kalması gereken sadâret kethüdâsı Osman Efendi’ye vekâlet etti (1800). 1800 Ağustosunda reîsülküttâb oldu ve 1804 Ağustosuna kadar bu görevde kaldı. Aralık 1806 - Şubat 1807 arasında rûznâmçe-i evvel vekili olarak görev yaptı. Şubat 1807’de Karadeniz Boğazı, Anadolu ve Rumeli yöresindeki müstahkem mevkilerin inşaat işleriyle görevlendirildi. 17 Rebîülevvel 1222’de (25 Mayıs 1807) çıkan Kabakçı isyanı esnasında kaçarken Sarıyer’de öldürüldü. Terekesinin tesbiti neticesinde mal varlığının borçlarına yetmediğinin görülmüş olması o dönemin ricâli gibi şahsî zenginlik peşinde koşmadığını gösterir. Kabri Üsküdar’da Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı’ndadır.
Mahmud Râif çeşitli alanlarda bilgisini arttırmaya çalışmış, devletler hukuku, tarih, coğrafya, harita / plan çizimi ve siyaset ilmine özel ilgi duymuş, Avrupa’daki gelişmeleri takip etmiş, daha Londra’ya gitmeden önce Fransızca öğrenmiş,
vatanına faydalı hizmetlerde bulunma arzusunu şiddetle hissetmiş olarak III. Selim’in takdirini kazanmıştır. Mahmud Râif “vatan” kavramını çağdaş anlamda kullananların öncülerindendir. Donanma müsteşarı sıfatıyla bulunduğu Korfu ve küçük Vido adasının muhasarası esnasında plan ve haritalar çizerek İstanbul’a göndermiştir. Ayrıca başarılı bir reîsülküttâblık hizmeti vermiştir. Bu konumuyla ilgili olarak ele aldığı meseleler reform girişimlerinin ayrılmaz birer parçasını teşkil eder. Yabancı elçilerin suistimalleri neticesinde Osmanlı ticaretine ağır zararlar veren, yabancı devletlerin himayesinde faaliyet gösteren beratlı tüccarlar konusu ve Rusya’nın teşvikiyle Karadeniz’in diğer devletlerin ticaretine açılması için yapılan zorlamalar uğraştığı meselelerin başında gelir. Osmanlı tebaası olan tüccarların yurt dışındaki çıkarlarını gözetmek amacıyla Napoli, Marsilya, Cenova, Venedik, Mesina, Malta, Liverno gibi Akdeniz limanlarında konsolosluklar kurulmasını sağlamıştır. Karadeniz’in özellikle küçük Avrupa devletlerinin ticaretine açılmasına başarıyla karşı koymuştur. Bu konuda Hollanda elçisi Van Dadem ile, Hollanda’ya verilmiş olan 1612 tarihli ahidnâmenin yorumlanması hakkında yaptığı görüşmeler kendisinin reîsülküttâb sıfatıyla meseleleri ele alışındaki dirayet, üstün bilgi ve yüksek müzakereci özelliğini gözler önüne serer (Beydilli, TTK Belleten, LV/214 [1991], s. 722-727).
Mahmud Raif Efendi
- Eserleri
- Hayatı ve Bilime Katkıları