Eserleri

1. Târîh-i Şânîzâde (Şânîzâde Târihi). Şânîzâde’nin vak‘anüvis sıfatıyla Âsım Târihi’ne zeyil olarak yazdığı eser, II. Mahmud’un cülûsundan (4 Cemâziyelâhir 1223 / 28 Temmuz 1808) başlayarak 1236 sonuna (Eylül 1821) kadar gelen olayları ihtiva etmektedir. İstanbul’da 1867-1874 yıllarında dört cilt halinde basılan eserin gerek ayrı şekilde mukaddimesi, gerekse mukaddime ile beraber tarihin diğer bölümleri, bu arada müellif nüshaları çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. Eser basma ve yazma nüshaları karşılaştırılarak Şânîzâde Târîhi (1223-1237/1808-1821) adıyla neşredilmiştir (haz. Ziya Yılmazer, I-II, İstanbul 2008). Şânîzâde, Âsım Efendi’den devreden evrakı ve kalemlerden kendisine gelen hatt-ı hümâyun, ferman, irade, telhis, arîza, ilmühaber gibi resmî evrakı tarihinde yeri geldikçe kullanmış, bunlara kendi gördüklerini ve duyduklarını da eklemiştir. Bunların dışında dönemiyle ilgili yazdıklarında herhangi bir esere işaret etmemiştir. Fakat zaman zaman bazı olaylara açıklık getirmek için önceki dönemlere ait eserlerden ismen belirterek veya belirtmeyerek nakillerde bulunmuştur. Ayrıca bazı olaylar için Avrupa’da yayımlanan gazete ve kitaplardan faydalanmıştır. Şânîzâde’nin tıbbî eserlerinde kullandığı açık ve sade Türkçe’yi tarihinde ve diğer tercümelerinde görmek mümkün değildir. Devrine göre kısa cümleler kullanmasına rağmen secî‘ düşkünlüğünden ve bazı klişelerden, uzun izâfetlerden kendini kurtaramamıştır. Bununla beraber hadiselerin olduğu gibi yazılması şeklinde anladığı tarih telakkisine uygun fikir ve mâna dolu bir ifade kullanmış, Tanzimat devrine kadar telif edilen Osmanlı tarihlerinin modern anlayışa en yakın olanını ve ilmîsini meydana getirmiştir. Şânîzâde Târihi Cevdet Paşa tarihinin özellikle IX, X ve XI. ciltlerinin ana kaynağı olmuştur.


2. Mir’âtü’l-ebdân fî teşrîhi a‘zâi’l-insân. Modern anlamda hazırlanmış ilk anatomi (teşrîh) kitabı olup Mi‘yârü’l-etıbbâ’dan sonra yazılmış olmasına rağmen Hamse-i Şânîzâde’nin ilk kitabını teşkil eder. Şânîzâde önce Mi‘yârü’l-etıbbâ’yı yazmış, fakat bunun basımının gecikmesi üzerine kitabın daha iyi anlaşılması amacıyla Mir’âtü’l-ebdân’ı kaleme alarak sadrazam vasıtasıyla takdim etmiş, gerekli şekiller ilâvesiyle basılmasına izin verilmesi için ferman talep etmiştir. II. Mahmud fermanında kitabı beğendiğini söyleyerek basımı ve tashihlerinin bizzat müellifi tarafından yapılmasını istemiştir. Mir’âtü’l-ebdân, “Ostolociya” (osteologie = kemik bilimi) ve “Sarkolociya” (sarcologie = kas bilimi) olmak üzere iki kısımdan ibaret olup metinden sonra elli altı adet anatomi resmi ve arkasından resimlerin açıklaması gelmektedir. Hangi eserlerden tercüme edildiği bilinmeyen, sade bir Türkçe ile kaleme alınmış kitapta birtakım terimler Latince bırakılmıştır. Eser, Usûlü’t-tabîa ve Mi‘yârü’l-etıbbâ ile beraber Hamse-i Şânîzâde’nin ilk cildini teşkil eden üç kitabın birincisi olarak İstanbul’da 1235 (1820) yılında basılmış, üç yılda tamamlanan basımın tashihlerini bizzat Şânîzâde yapmıştır. Devlet ileri gelenlerine sunulmak ve halka satılmak üzere eser iki şekilde hazırlanmıştır. Mir’âtü’l-ebdân, T. X. Bianchi tarafından incelenmiş, Bianchi, kitabın bir zihniyet değişikliğini ifade ettiğini ve geleneksel Osmanlı düşünce tarzının dışına çıktığını farketmiş, Türkçe’de basılan ilk anatomi ve tıp eseri olarak Avrupa’ya tanıtmıştır.


3. Usûlü’t-tabîa. Hamsenin ikinci eseri olup Türkiye’de basılan ilk fizyoloji kitabıdır. Usûlü’t-tabîa’nın ilk bölümünde vücutta bulunan kuvvetler ele alınmış, ikinci bölümde hastalıkların sebepleri ve belirtilerinden bahsedilmiştir. Yine hangi eserden tercüme edildiği bilinmeyen ve sade bir Türkçe ile yazılan kitabın sonuna tıp fakültelerinde iç hastalıklarının başlangıcı şeklinde okutulan bir bölüm eklenmiştir.


4. Mi‘yârü’l-etıbbâ. Hamsenin üçüncü kitabı olup Avusturya tıp fakültelerinin başı olan Baron Anton von Störck’ün Medizinisch Praktischer Unterricht für die Feld und Landwundärzte der Österreichischen Staaten adlı eserinin (Wien 1776) Bartelemy Bathisti tarafından yapılan Instrozione Medico-Practica ad uso dei Chirurghi Civil e Militari Opera adlı İtalyanca tercümesinden (Venezia 1778) Türkçe’ye aktarılmıştır. Eserde hastalıklar Türkçe karşılıkları verilerek belirti ve tedavileriyle anlatılmış, ayrıca kullanılacak ilâçlar kitabın sonundaki ilâç listesinde yer alan numaralarıyla gösterilmiştir.


5. Kānûnü’l-cerrâhîn. Hamsenin dördüncü kitabıdır. Muhtemelen tercüme olan eserde hastalıklara dair kısaca bilgi verildikten sonra cerrahî hastalıklara ve yapılan uygulamalara geçilmekte, ardından cerrahların ilgi alanına giren hastalıklar ele alınmakta ve eser çıkıklar bahsiyle sona ermektedir. Mısır’da Bulak Matbaası’nda 1244’te (1828) iki resimli levha ve bunların açıklamalarıyla birlikte basılmıştır.


6. Mîzânü’l-edviye. Hamsenin bu beşinci kitabı ilâçlardan, ilâçların kullanım şekillerinden ve dikkat edilmesi gereken hususlardan söz eder. Feridun Nafiz Uzluk’un kütüphanesinde bulunan müellif hattıyla tek yazma nüshasının alfabetik tarzda düzenlenmiş ilk kısmı “sîn” harfine kadar gelmektedir. Uzluk, Türk Tıp Tarihi Arkivi’ne yazdığı makalelerinde eseri tanıtmış ve bugünkü harflere aktarmaya başlamış, ancak eserin yayımı devam etmemiş, elif harfinin “uyuz otu” maddesinde kalmıştır. Şânîzâde’nin, eserinde kalbi kuvvetlendirici ve idrar söktürücü “dijital”den (yüksük otu) ilk defa bahsetmesinden ve bu ilâcın etkileri hakkında bugünkü bilgilere yakın bilgiler vermesinden dolayı Türk hekimleri arasında ayrı bir değeri vardır.


7. Divan. Şiirlerinde “Atâ” mahlasını kullanan Şânîzâde divan edebiyatı tarzında yazdığı şiirlerinde pek başarılı görülmez. Vefatından sonra bir araya getirilen dört divanı İstanbul Üniversitesi (Nâdir Eserler, T, nr. 1352; T, nr. 9636) ve Viyana Millî (nr. 750) kütüphanelerinde, şimdilik bilinen son nüshası İstanbul’da Yapı ve Kredi Bankası Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi’ndedir (nr. Y 727). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (Nâdir Eserler, T, nr. 9749) Şânîzâde’nin kendi hattıyla şiirlerini de yazdığı bir defter vardır ve bu defterde divanda yer almayan bazı şiirleri de mevcuttur.


8. Tenbîhât-ı Hükümrân bâ-Ser‘askerân (Vesâyânâme-i Seferiyye). Bir ordunun düşman üzerine sevkedilmesi ve ardından kışlasına döndürülmesi sırasında kumandanların nasıl davranması gerektiğinin anlatıldığı eser, Prusya Kralı II. Friedrich’in kumandanlarına yaptığı tavsiyelerini ihtiva etmektedir. Şânîzâde bunu 1221’de (1806) III. Selim’in isteği üzerine Fransızca’dan Türkçe’ye çevirmiş ve kitap 1238’de (1822) Mısır’da Bulak Matbaası’nda basılmıştır.


9. Tanzîm-i Piyâdegân ve Süvâriyân. Şânîzâde’nin tarihinin mukaddimesinde ismen belirttiği eserin bugüne kadar herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır.


10. Ta‘rîfât-ı Sevâhil-i Deryâ (Müfredât-ı Külliyye fî Sevâhili’l-Bahriyye). Büyük bir coğrafya kitabı olduğu söylenen ve muhtemelen Fransızca’dan tercüme olan eserde İstanbul’dan Cebelitârık Boğazı’na kadar giden gemilerin hangi limanlara uğrayacağı, bunların arasında ne kadar mesafe olduğu ve eserde ayrıca limanların tanıtıldığı belirtilmektedir. Bu tercümenin muhtemelen mukaddimesine ait nüshalarının Marburg (Hs. Or. Oct., nr. 1003) ve Kahire Üniversitesi (Türkî, nr. 5404) kütüphanelerinde olduğu bildirilmektedir.


11. Usûl-i Hisâb (Tercüme-i Cedîde-i Usûl-i Ta‘lîmiyye). Fransız Mühendislik Okulu hocalarından Charles Bossut’nün 1782’de yayımlanan Cours complet de mathématiques adlı eserinin İtalyanca’sından tercüme etmiştir. Bugün bilinen tek nüshası Viyana Millî Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 1418). Şânîzâde’nin bunlardan başka tarihinin mukaddimesinde Cebir ve Mukabele ile Hendese adlı eserlerinin adı geçmektedir. Şânîzâde, özellikle tıbba dair eserlerinin basılmasında kendisini kıskananlar tarafından birtakım engeller ve zorluklarla karşılaşmış, bunları tarihinde yeri geldikçe dile getirmiştir. Süt çocuklarında görülen bulaşıcı bir cilt hastalığına dair Ruhye Risâlesi’nin bazılarınca Şânîzâde tarafından kaleme alınmış olabileceği belirtilmişse de bugün artık eseri Mustafa Behcet’in özellikle Störck’ün kitabından yararlanarak yazdığı kabul edilmektedir.